5 Aralık 2010

Fener 45 dk oynuyor, maçlar ise 90 dakika.

Geçen hafta Belediye'yi yenmenin morali ve ligde üst taraftaki safların sıklaşması ile birlikte Kadıköy'e koşan ve soğuğa aldırmayan coşkulu taraftarının desteğiyle oyuna başlayan Fenerbahçe, Alex'in ele avuca sığmayan futboluyla ilk 20 dakikada 2-0'ı buluverdi. Uzun zaman sonra Kadıköy'de coşkulu bir taraftar görmenin keyfi ile ve bu taraftara teşekkür edercesine pozitif futbol oynamaya çalışan bir Fenerbahçe izliyorduk tribünde... Paslarıyla, yardımlaşmasıyla ve kaptan'ın her yere yetişmesiyle Fenerbahçe oldukça etkiliydi. Tüm bunlar ilk 45'de yaşandı ama önemli olan ise ikinci yarılarda ne yapacağıydı Fenerbahçe'nin.

Kronik hastalık gene ikinci yarıyı vurmuştu. Kadıköy'de bilindik sahne geri döndü. O ilk 45'de coşkulu oynayan, top tutan, pas yapan takım kaybolmuş yerine meşin yuvarlağı da alanları da rakibine bırakan, cansız, durgun Fenerbahçe gelmişti ve her zamanki gibi rakip de yine golü buluvermişti... Fenerbahçe'nin birçok maçında olduğu gibi yine bir Dejavu yaşanıyordu ikinci yarı... Tribünlerin de coşkusu kaybolmuş, sinirler geriliyordu...

Oysa Aykut Kocaman'dan bir hamle bekliyorduk. Özellikle ilk 45'de oyunda olmayan 2 isim vardı; biri Niang diğeri de Stoch'tu... Ama hoca onları uzun süre oyunda tuttu. Özellikle de Niang'ı... Geçen haftaki yazımda şöyle demiştim ; “Niang mı iyiydi o kadar uzun süre oyunda kalacak kadar? yoksa Semih mi kötüydü bu kadar geç oyuna girecek kadar ?” Yine anlamadım. Umarım Hoca bunun cevabını biliyordur. Sakatlıktan çıkan Niang'ın dermansız ve çıtkırıldım hâli, Semih'e yine haksızlık olarak dönerken takımı da eksik bırakıyordu. Niang'a bu kadar uzun süre verip, daha sonra onu sola çekmek ne kadar mantıklı bilemem ama ben aynı fikirde değilim hocayla....

Diğer isim ise Stoch... Sezon başı onun Fenerbahçe'ye transferine çok sevinmiştim ama gittikçe performansının düştüğünü görüyorum. Stoch gol atmayı çok seviyor ve istiyor bu yüzden bu kadar çizgide oynamaktan memnun değil sanırım. Birkaç pozisyonda pas yerine şut deneyince arkadaşlarını da küstürdü. Caner'le de çok uyumsuzlardı...

İkinci yarı Karabükspor'un akın akın gelmesine Kocaman'ın müdahalesi Stoch Selçuk değişikliği ile oldu. Böylece Hoca'nın yine orta alanı çok adamla savunma telaşı başladı. Oysa bu benim karşı çıktığım bir değişiklikti, sonuçta Fenerbahçe evinde Karabükspor'la oynuyordu. Defansif bir oyuncu ile savunma yapma telaşına düşeceğine keşke Dia'yı orada tercih etse ve Niang'ı da sola monte edeceğine yanında oturan gol kralı Semih'le değiştirseydi ve skoru tutma yerine arttırma hamlesini yapmış olsaydı, tribünde çok daha keyif alacağımız kesindi...

İkinci yarı Fenerbahçe'nin durmasında Alex faktörü gözardı edilemez. Alex durunca Fenerbahçe'nin oyunu bu kadar düşmemeli... Oysa ilk yarı tek başına Alex her yere girip oynadı, coştu coşturdu ve 1 gol 1 asistle yine geceye adını yazdırdı...

Gece'nin öne çıkan diğer ismi ise 1,5 yıldır eleştirdiğim Christian'dı. Onu burada öveceğime ben bile inanmazdım ama bugün bir mucize oldu ve Christian altı pastan gol bile kaçırdı. Gözlerime inanamadım. Yine geçen haftaki gibi ilerideki baskısı Fenerbahçe'ye gol kazandırdı. Demek ki, 1,5 yıldır Christian'ı boşuna eleştirmemişiz. Taraftar biraz Christian'ı uyarınca ve Brezilya'lı solbek kankası kesik yiyince pabucun pahalı olduğunu anlamış belli ki. Belki de Selçuk'un geri dönmesi veya Gökay'ın futbolu onu uyandırdı. Umarım böyle devam eder. Ama ben yine de yabancı kontenjanında Christian'ı fazla bir isim olarak buluyorum.

Son sözüm ise rakipten ; Emenike... Yılan gibiydi, her deliğe girdi çıktı. Yobo Lugano ikilisine rağmen golünü attı ve bu ikiliyi iyi hırpaladı.Çokta süratliydi. Sene sonu çok para yapacak...Erken davranan alır...

Sonuçta Fenerbahçe ligde yukarıdaki safların sıklaşmasıyla yerini kaybetmemek adına kazanması gereken bir maçı kayıpsız geçti. Coşkunun artarak devam etmesi için kalan 2 maç mutlaka kazanılmalı ama maçların da 2 tane 45 dakikadan oynandığı unutulmamalı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Herkes'in fikri, yorumu değerlidir. Çekinmeyin görüşünüzü paylaşın. Küfretmenin ise ne yeri ne de zamanıdır :)