28 Eylül 2010

Eski açık 6 desene

Fenerbahçe’nin her dibe vuruşundan sonra karşısına bir Galatasaray maçı çıkar ve ilaç niyetine galibiyetler alırdı. İster birine çarpsın gol olsun, isterse şahlanıp şov yapsın, farketmezdi... Bu hafta da moraller sıfırdı, bitime 4 dk. kala derbi sevinci yerini hüzne bırakmıştı. Kul sıkışmazsa hızır yetişmez misali, kendisi yoktu ortada ama bu sefer ezeli rakibi stadını açmıştı motivasyon için. Belki de bu uğur’la, Kanarya’nın son kez çıktığı Ali Sami Yen’de vurduğunun gol olduğu bir maç izledik...

Ancak, kimse skoru görüp Fenerbahçe’nin şov yaptğını falan sanmasın... Kâbus demek yetersiz kalırdı ilk yarıdaki defansın içler acısı halini gördükten sonra... Bu maçta Kocaman’ı Christian sevdasından kurtardık nihayet, gelecek maçta da sanırım Bilica sevdasından da kurtaracağız... Rakipler hayalet Bilica’nın içinden geçip geçip tehlike yarattılar... Ligin sonuncusu takıma karşı bu kadar pozisyon vermek, bu kadar kolay goller yemek Fenerbahçe’nin “kocaman” sorunları... Bilica ile Lugano’nun bu kadar uyumsuz bu kadar dengesiz oynadıklarını görmemiştim. Sanki ikisi de Yobo nedeniyle streslilerdi, ikisi de Yobo’ya “kaybeden olmamak” ve formayı kaptırmamak uğruna akıl almaz hatalar yaptılar...Özellikle de Bilica. İkinci yarı Yobo girdikten sonra Lugano’nun biraz daha toparlandığını gördük...

Elbette bu dengesi bozuk oyunda orta da delik yaratmaktan başka bir iş yapmayan isimlerin başında da Topuz geliyordu. Topuz için tam düzeliyor dediğimiz anda yine vasat altı bir oyun ortaya koydu. Topuz bir türlü bir istikrar sağlayamıyor. Santos içinse, aklının Brezilya’da olduğunu söylemek gerek. Bu adam burada hiç sorumluluk almıyor, ileri çıkıp katkı sağlamak peşinde değil. 3. Bölgeye ne bir destek ne de bir katkısı var. Yerini Caner’e bırakması kaçınılmazdı, öyle de oldu... Fenerbahçe’nin 6+2+2 saçmalığında ilk tercih edilecekler listesinde Christian ve Bilica’dan sonra Santos olmalıdır mutlak... Bu nedenle Stoch’un mutlaka daha fazla tercih edilmesi gerekiyor... Birkaç maç sonra bunu da göreceğiz zaten...

Bu takımın oyunun her anında yüzlerinden okunan bir gerçeği var; o da özgüven eksikliği ve kaybetme korkusu. Hocanın atılan bir gol sonrası ekrana yansıyan, sevinç yerine kızgınlığı ifade eden görüntüsü takımın bir türlü güven akordunu bulamadığını gösteriyor. Bu akordu Kocaman’ın daha ideal bir kurgu’yu takımın içine yerleştirdiğinde göreceğiz. Bu kesin... Yoksa golden sonra hocaya sarılmakla olacak iş değil...

Bunun için de öncelikle Kocaman sezon başı tercihlerini mutlaka gözden geçirmelidir. Verim alamadığı oyuncularda ısrar etmemelidir. Takımda Dia gibi, Stoch gibi süratli oyuncular varken mutlaka daha fazla süratli oyunun formüllerini ortaya koymalıdır. Dün akşam ki, 6 gole rağmen hoca’da dahil kimsenin pek sevindiğini görmedim... Bu kadar yavaş bir takıma kim sevinir ?

Alex konusu ise artık kabak tadı vermiştir. Kocaman’ın önderliğinde, medyanın desteği ile kendimize bir Alex sorunu yarattık. Bu saatten sonra artık Alex’in saha içi performansının düşmesine bir yorum getirmeyeceğim. Alex’i kaybettikten sonra anlayacağız değerini ve bakalım bu ülkeye ne zaman bir Alex daha gelecek ? Futbol temaşa sanatı ise Alex bunun en büyük sanatçısıdır Türkiye’de...

Bardağın dolu tarafından ise Dia ile Niang’ın müthiş uyumuna şahit olduk. Dia’nın Niang ile oynamasından aldığı zevki gördük. Dia’nın Niang’a özel bir saygısı, sevgisi gözlerinden okunuyor adeta. Dia sürati ve adam eksiltmesi ile bu Niang’a daha çok gol attıracaktır. Niang ise tahminlerimiz doğrultusunda gollerini atıyor ve daha da çok atacak. Bu adam golcünün ta kendisi...

Son sözüm ise, Fenerbahçe’nin dün akşam ki, beyni Emre Belözoğlu’na... Bu sene birçok maçta onun müthiş direncinin takımı ayakta tuttuğunu görüyoruz. Tam bir omurga görevi görüyor, dün akşam ki maçta da iyi ki vardı. Her yere yetişmeye çalışıyor ve bir kaptan gibi sahip çıkıyordu takımına. Attığı klâs gol ise akıl doluydu.

Fenerbahçe için ilaç niyetine bir maç oldu. Bir taraftar olarak en güzeli de rakibimiz için anlamlı ! olan bir skorla sahasına veda etmemiz oldu... Maç sonu Stadda hoş bir seda yankılanıyordu “Ku-lak-la-rın çınlasın”

“Eski açık 6 desene”


Ahmet ÇELİKSÜNGÜ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Herkes'in fikri, yorumu değerlidir. Çekinmeyin görüşünüzü paylaşın. Küfretmenin ise ne yeri ne de zamanıdır :)