22 Ocak 2011

3 puandan çok daha fazlası

Bu maçı analiz ederken Fenerbahçe'nin bu maç öncesi psikolojik durumuna bakmak lazım... Koca bir sezon Konya'dan başka hiçbir deplasman şehrinde maç kazanamayan, kupaya erkenden veda eden ve liderin 9 puan arkasında kalan bir takımdan söz ediyorduk maç öncesi... Sezonun devre arasında herkes 2.haftadaki Trabzon maçını düşünüyordu. Oysa Antalya'da kazanamadıktan sonra Trabzon maçının da bir önemi kalmayacaktı... Üstelik sahada sadece 3 puan değil, sinirler de moraller de bırakılacaktı... Sonrası ise çekilmez bir hafta kalacaktı oyunculara ve biz taraftarlara...

İşte bu psikoloji ile başladı oyuna Kanaryalar... Önde oynanan ikinci yarı boyunca yenilen bu kadar baskı, devamlı geri çekilme telaşı ve maç sonu yüzlerdeki o gülümseme işte bu baskının bir eseriydi aslında.

Bu sefer önceki maçlardaki kırılgan ve naif görüntüden biraz daha farklı başladılar oyuna. En azından sağlam ve sert durarak gol yememeyi hedeflemişlerdi. Devre arası farklılığı ise ilk olarak Alex Niang Semih üçlüsünün aynı anda oyunda olmasıydı. Niang sola geçmişti ama hâlâ Marsilya'dan tanıdığımız Niang değildi hani...Zaten o Niang geri döndüğünde Fenerbahçe de vitesi büyütmüş olacaktır.

Santos ise özründen sonra daha ciddi ve konsantre gözükmüş olsa da gözümüze Niang'ın defansa katkısının yetersiz olmasından dolayı pek fazla ileriye çıkamadı. Ancak Caner'in bu bölgede ki saçmalamalarından sonra iyi geldi. Santos eğer gerçekten Brezilya Milli Takımının solbekiyse çok daha fazlasını katmalı bu takıma.

İkinci yarı Fenerbahçe'nin yine topu rakibine bıraktığını ve psikolojik kâbus'un geri döndüğünü gördük. Bu dakikalar Aykut Kocaman'ın antrenörlüğünün ön plana çıkması ve oyuna damga vurmasını beklediğimiz anlardı. Bu sefer hoca erken hamle yaptı ve sol tarafta oyundan düşen ve ortayı çabuk geçen Antalya'ya karşı Niang'ı çıkartıp yerine Özer'i aldı. Özer enerjisi ve direnciyle Antalya'nın hızını kesti. Ancak bu dakikalarda Alex'in pilinin tamamen boşaldığını biz görsekte Hoca herzaman yaptığını yapmayıp Alex''i bu sefer çıkartmak yerine oyunda tuttu nedense. Bizimde kafamız karıştı açıkçası. Maçın sonlarında ise Fenerbahçe'nin zaman çalmaya yönelik oyun anlayışı bizi rencide etse de başta da söylediğimiz gibi bu psikoloji ile kabul edilebilir buluyorduk... Bu zorlu ve çok önemli eşikten 3 puanla dönmek önümüzdeki hafta için camianın tekrar havaya girmesi için bir milad oluşturacaktır...

Son sözüm maçın adamına; Elbette Gökhan Gönül... Onun için bu sayfalarda defalarca övgü dolu sözler kullandım. Yıllık 300 bin Avro alırken de şimdi de söylüyorum. Gökhan bu takımın hem neferi hem de geleceğidir... Geçen akşam basketçiler Atina'da tarih yazarken Ömer Onan'ın nasılda ön plana çıktığını, nasıl savaşıp yüreğini ortaya koyduğunu hep birlikte gördük gururlandık. Ömerin basket takımında yeri neyse Gökhan Gönül'ün de futbolda odur... Baskette Ömer neyse, futbolda da Gökhan O'dur... Tüm futbolcuların Gökhan Gönül'ü bıkmadan usanmadan izlemeleri ondan mücadele nasıl edilir, takım oyuncusu nasıl olur ders almaları gerekiyor... Attığı gol ise, yıllardır Alex'le oynamasının bir ürünü herhalde. Bir defans oyunucusun bu kadar ince bir vuruşla böyle kıvrak bir gol yaptığını pek göremeyiz...

Volkan'ın ise hakkını yemeyelim. Bize neden Türkiye'nin en iyisi olduğunu maçın sonlarındaki müthiş kurtarışıyla gösterdi. Volkan hep güven veriyor...

Sonuç olarak Fenerbahçe 3 puandan daha çok kendisine gerekli olan özgüven, moral ve rahatlamayı kazandı. Trabzon maçını da alırlarsa İnönü'ye çok farklı bir Fener hazır olacak demektir. Bunu da haftaya konuşacağız...

2 yorum:

  1. Elinize ve beyninize sağlık.Yazınız çok hoş.Gökhan'ın golü için yapacağım saptama ise,Alex'den değil,hocasından esinlendiğidir.Aykut Kocaman futolculuğunda,bu gollerden birçok kere atmıştır.Belki de antremanlarda hala atıyordur:)

    YanıtlaSil
  2. Güray İŞDAŞ'a ; Haklısınız Aykut'un attığı o goller hâlâ hafızamda...

    YanıtlaSil

Herkes'in fikri, yorumu değerlidir. Çekinmeyin görüşünüzü paylaşın. Küfretmenin ise ne yeri ne de zamanıdır :)