Biber gazlarının ciğerlerime işlediği ve canımı kurtarmak
için kaçarken 2 adet gaz bombasının önüme atılarak ciddi göz irritasyonuna
sebep olan ve yarım puanla şampiyonluğu bıraktığımız o uğursuz maç üzerinden 6
ay geçmişti ve ilk kez topluca taraftarlar bir lig maçında merhaba diyebilmişti
oyuncularla birbirlerine.
6 ayda çok şeyler değişti, gelişti. Ayrılıklar oldu. Yeni
sevinçler heyecanlar oldu ama değişmeyen tek şey Fenerbahçe üzerine oynanan
oyunlardı. Dün akşam protesto bekleyenler vardı maçtan haftalar önce. Ne oldu?
Nereye gittiler? Belki haftaya Fenerbahçe’nin Eskişehir’de olası puan kaybında
ortaya çıkacaklardır yine. AEL maçında Alex tezahüratının zamansız ve yersiz
olması nedeniyle bağıranları susturma girişimini yine aynı zihniyetin ürünleri
Alex’i yuhalamak olarak değerlendirerek hâlâ Alex üzerinden Fenerbahçe’yi
zorlama girişimlerini sürdürüyorlar.
Neyse, dün akşam tribünlerde çok güzel bir taraftar vardı ve
eski performansına hızla yaklaşmaktalar. Tribünler kadar saha içindeki 11’de,
oldukça istekli, arzulu ve takım disiplinine sadıktı. Ligin kalburüstü
takımlarından olan ve evinde lideri devirme başarısı yakalayan takıma karşı
oyunun son bölümleri hariç taktik disiplinden kopmadan oynamak ve topun devamlı
hakimi olmak başarıydı.
Sezon içinde görmeye alışık olmadığımız dikine pas
trafiğinin yönlendiricisi kesinlikle Meireles’ti. Onun olduğu 11 Topal’la
birleşince müthiş güven veriyor. Üstelik
bu ikilinin birlikte oynadığı maç sayısının artmasıyla çok daha yüksek verim alınacağı
kesin. Şimdi bu bölgeye orta alandan ceza sahasının içine daha çok aktarma
yapabilecek daha fazla kendisini ceza alanına sokabilecek gerekirse pivot
olabilecek bir oyuncuya ihtiyaç var. Şuanda bunun için Christian kadroda ön
plana çıksa da, ben hâlâ şu an ki güçlerine göre Christian’ın ve hatta Stoch’un
takımın zayıf halkaları olarak görüyorum. Dün ki, Sezer buranın en büyük adayıdır.
Sezer demişken; takımdaki en büyük 3 Temmuz mağdurlarından biri
olarak ve sakatlıklarına inat takıma tutunmasına, mücadele ederse formayı
kapacağına olan inancına saygı duymamak mümkün değil. Sezer çok yetenekli bir
oyuncu. Dün akşam ki gözyaşları, çok değerli. O gözyaşları ve teriyle formasını
inat ve ısrarla ıslattığı sürece üzerinde Alex’in de emaneti 20 numaralı forma ile
çok büyük işler yapacaktır. Tüm takımın attığı golden sonra onu omuzlara alması
maç sonunda Brezilya’lı kaptanı onu tebrik etmesi, kendisinin gol vuruşunu
senden öğrendim diyerek tevazu göstermesi çok güzel görüntülerdi...
Sakat! Sow ise ileride yüksek performansıyla çok güçlü
görüntüsünü sürdürüyor. Attığı gol yine teknik becerinin yanında zekâsını da
ortaya çıkartan bir goldü. Altı pastan kaçırdığı top ise Sow gibi yüksek gol
yüzdesi olan bir futbolcuya yakışmasa da nazarlık olarak kalacaktır
Şut rekorunun kırıldığı maçta taraftara keyif veren bir
görüntü çıktı ortaya ancak takımın mutlaka belli oyuncularında dikkat çeken
statik oyun anlayışının son bulması gerekir. Özellikle takım hücuma çıkarken
ileride çoğalamama sorununu doğurmaktadır bu. Dün akşamın bir kusuru da,
kanatlara inememekti. Nedense akılda kalan doğru düzgün bir orta gelişmedi.
Fenerbahçe’nin özgüven açısından 1-0’dan sonra mutlaka 2’yi bulması gerekiyor. Bir
anlık gafletle yenilen gol, daha erken bir dakikada gelse Gökhan Gönül’ün de
maç sonu söylediği gibi ciddi bir kriz doğurup, kenarda hepimizin tansiyonunun
çıkartacaktı.
Sonuç olarak, Fenerbahçe yeni bir seriye başlıyor, en
azından Kadıköy’de. Takımın özgüveni sakatların artan performansla geri
dönmesiyle birlikte maç kazandıkça artacaktır. Sezon içinde ilk kez üst üste 3
maçı kazanan Fenerbahçe devamını da getirecektir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Herkes'in fikri, yorumu değerlidir. Çekinmeyin görüşünüzü paylaşın. Küfretmenin ise ne yeri ne de zamanıdır :)