27 Şubat 2011

Fener hedefe kilitlenmiş

Sezonun ilk yarısındaki yardımlaşmayan, koşmayan kırılgan futboldan, 180 derece farkla kollektif takım oyununa dönen Fenerbahçe'nin son 5 haftada kazandığı zorlu maçlar büyük bir özgüven yaratmıştı hem futbolcularda hem de tribünlerde. Bu özgüven ve rahatlık içinde yerleşti , Kadıköy'ün taraftarları ve futbolcuları yerlerine.

Ama zordu işte, Trabzon, Manisa, Kayseri, Beşiktaş trafiğinden hasarsız çıkıp, ligin sonuncusuna konsantre olabilmek...İşte bu sebeple son 4 maçındaki gibi saldırarak başlamak istese de ayakları, izin vermedi oyuncuların buna kafaları... İlk yarının yarım saatinde top Fenerbahçe'de kalmış olsada ne etkili bir pozisyon ne de ciddi bir atak geliştiremedi Fenerbahçe.

Özellikle geçen haftanın yıldızlarından Dia'nın kırılgan yapısı ve Niang'ın düşük performansına Emre'nin de fazla agresif ve verimsiz oyunu eklenince önde baskı kurup etkili atağa çeviremediler oyunu bir türlü. Tüm bunlara Gökhan'ın sakat sakat oynaması ve ilk yarıda sakatlandığı bölgeden darbe alması da eşlik etmekteydi...

Ama Fenerbahçe'de bir oyuncu var ki, takım ne zaman bir hızıra ihtiyaç hissetse o hemen yetişiveriyor. Hakem frikiği verdiğinde topu o kadar çok elinde evirip çevirdi ki sanki gol olsun diye topla sevişiverdi ayaküstü ve o sihirli sol ayağı ile kalecinin soluna gönderdi topu. Böylece hem takımını hem tribünde buz gibi havada donan bizleri strese sokmadan 1-0 yapıverdi skoru...

Bu maç da Antalyaspor maçı gibi, oynanan oyunun ne olduğuna bakmaksızın kazanılması gereken bir maçtı. Bu nedenle eleştirilerimizde futbolun içindeki psikolojik faktörleri gözönüne alarak yapmalıyız...

Fenerbahçe'de kaptandan başka öne çıkan oyuncu yokmuydu ? Vardı tabii, özellikle de Volkan... Geçen hafta Almeida ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda gole izin vermeyince gerçek yıldızın kim olduğunu tüm Türkiye görmüş oldu. Volkan iyi kaleci, eskiden de iyiydi ama şimdi en olgun dönemlerini yaşıyor. Üstelik son derece konsantre. Eskiden maç içinde gidip geldiği zamanlar olurdu. Ama şimdi dikkat edin, çok istikrarlı oyunlar çıkıyor. Şampiyonluk iyi kaleci olmadan gelmez...

Ve tabii ki, Selçuk... Saracoğlu müdavimleriyle yıldızı pek barışamayan ama her maç üstüne koymaya devam eden Selçuk... Kimler geldi geçti ama Selçuk'u kesemedi... Yine orta alanda dinamo gibi çalıştı. Evet hata yapıyor ama üst düzey mücadele ediyor, koşuyor ve hep ayakta kalıyor. Selçuk, Topuz ve Emre ile müthiş bir üçlü oluşturdu. Bu performansı ile formasını kaptırması çok zor... Bravo Selçuk... Selçuk'a laf edenler milyonlarca avro alan ve birtek Rıdvan Dilmen ile Kocaman'ın beğendiği Christian'ı getirsinler akıllarına lütfen...

Gökhan Gönül'ün sakat sakat oynama meselesi ise beni biraz üzdü. Açıkçası bu kadar sakatlıkla boğuşan bir oyuncunun dinlenmesi taraftarıyım. Ancak Bekir'in cezalı, genç Okan'ın da sakat olması nedeniyle belli ki Gökhan bir fedakarlık daha yaptı. Gökhan Gönül Avrupa'nın en iyi 3-5 sağbekinden biri olarak bu sene her zamankinden daha fazla parlıyor ve biyonik adam olma yolunda da ilerliyor maşallah...

Fenerbahçe kazanmaya devam ediyor ve bu da rakiplerinin sinirini bozuyor. Volkan Babacan'ı zor durumda bırakan Sadri Başkan bile yoldan çıktı. Yarın eski Trabzon'lu Şota'nın takımı maçı kaybederse biz nasıl düşünelim Başkan ?

Neyse, son sözüm hafta içi annesini kaybeden genç Mert Günok'a; başın sağ olsun kardeşim. Acın acımızdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Herkes'in fikri, yorumu değerlidir. Çekinmeyin görüşünüzü paylaşın. Küfretmenin ise ne yeri ne de zamanıdır :)