20 Ocak 2013

Fenerbahçe oyun içi liderini arıyor




Maçtan önce ligin son haftasındaki o trajik Karabük maçının geride kaldığını ve yeni bir başlangıç yapmak için en uygun rakibin Elazığspor olduğunu düşünüyordum. Üstelik rakiplerin hepsi puan ve puanlar kaybetmişti… Saraçoğlu’na geldiğimizde Aykut Kocaman kadar taraftar da inanmıştı futbolcuların verdiği söze… Ama yılda 3-5 milyon avro’yu her şartta kazanan futbolcunun verdiği söze güvenilmeyeceğini ilk yarıdaki oyun ve 0-2’lik sonuçla içeri girdiğimizde anladık… Bir de biz ne zaman Galatasaray puan bıraktığında kazanmıştık ki…

Kuyt yine sol açıkta şaşkın oyuncuydu. Krasiç’ten ise her maç bir umut doğuruyoruz ama nafile. Sezon başı kamp yemeyen oyuncudan hayır gelmiyor işte. Geride Serdar maalesef bitik ve Fenerbahçe’nin stoperi olabilecek kapasiteden çok uzakta ve kırılgan. Sürat ise hiç yok. Kalede Volkan eski görüntüsünün yanına bile yaklaşamamış. Karabük maçında ne kadar kötüyse yine öyleydi. Sakatsan oynamayacaksın işte o kadar. Devre arasındaki tüm maçlarda Mert başarıyla oynadı bırak o devam etsin senin sakatlığın geçene kadar. Ya da konsantrasyonunu toplayana kadar. Yediği iki gol de Volkan’ın klâsına yakışmayacak gollerdi.
Fenerbahçe’nin saha içi lideri olmadığı o kadar açık gözüküyor ki hep bir karmaşa hakim oyunda. Doğru düzgün bir atak anlayışı yok takımın. Oyuncular benim yerim burası değil diye bas bas bağırıyor. Christian’ın Alex gibi oynamaya çalıştığı ve hiçbir şey yapamadığı bu kaçıncı maç oldu ben bilmiyorum.  Aykut Hoca bakıyor olmuyor takım geriye düşünce Christian’I tekrar geriye çekiyor.  Kuyt yine solda ve niye solda bunu da bilmiyorum.  Kuyt’ın bu alanda verimsizliği çok açık, üstelik formunda da düşüş var. Ama nedense o da Baroni gibi asla kesik yemeyenlerden. Caner devşirme bek oynuyor ama takımda sol bek yok. Kaç sene geçti hâlâ sattığımız Vederson’un bile yerini dolduramıyoruz.

Hocasına gitme deyip söz verenler, koca ilk yarıyı çöpe attılar gene. Üstelik kaleye doğru düzgün şut bile çekemeden. Takımın üstüne bazen öyle bir gamsızlık çöküyor ki, ne rakibe ne hakeme ne de kendi oyunlarına bir isyan bir haykırış gösteremiyorlar.
İkinci yarı Semih ve Topuz hamlesi doğru bir hamle gibi gözüküyordu ve bu hamle oyunda baskıyı da beraberinde getirdi fakat Fenerbahçe yine akıldan yoksun oynuyordu. Hücumların etkisinin daha çok şişirmelerle ve panikle sonuç bulması bekleniyordu oyuncular tarafından.  

Fenerbahçe’nin Karabük maçından farkı, sadece ikinci yarıda ortaya koyduğu mücadeleydi. Çok pozisyon yaratıldı evet ama bu kadar cömert olmanın da şansla açıklaması pek mümkün değil.
Musa Sow’u ise kenara ayırmak lazım. Bu kadar yalnızlıktan, bu kadar üretimsizlikten elinde avucunda ne varsa ortaya döküyor ve kendine pozisyon çıkartıyor, gol atıyor, pas veriyor, gol kaçırıyor. Keşke yanında bir Musa Sow daha olsa.

Fenerbahçe bu maçı ilk yarıdaki oyun ve skorla kaybetseydi bu gece sezonu da kaybedecekti. Şimdi bu son biraz ertelenmiş gibi gözüküyor. Umarım futbolcular hâlen nasılsa 3 kulvarda da gidiyoruz demezler yine. Çünkü gittikleri yol çok kısaldı ve benzin ise bitmek üzere ve en küçük bir kıvılcımda taraftarlar patlayacak seviyede…

Son söz ise taraftarı aptal sanan yönetime; hep dediğim gibi 3 Temmuz’dan sonra Fenerbahçe’de yönetim ortadan kaybolmuştur. Halen de yoklar ortada.

Neyse, transferlerin 6 Ocak’ta biteceğini söyleyenler haftaya sağ bekte Orhan Şam’ı, Stoperde de Serdar Kesimal’ı doya doya seyretsinler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Herkes'in fikri, yorumu değerlidir. Çekinmeyin görüşünüzü paylaşın. Küfretmenin ise ne yeri ne de zamanıdır :)