Önce Trabzon’da sükseli galibiyet sonra Avrupa’da tur
gelince Saracoğlu tribünleri coşkuyla dolmuştu. Bu coşkunun sahdaki çubuklulara
da sirayet ettiği belliydi ama gel gör ki, sanırım 13-14.kez mağlup duruma
düşmüştü Fenerbahçe. Bundan sonra çevirmek için yine çok ama çok uğraşması
gerekecekti takımın. Öyle de oldu zaten. Aykut Hoca devamlı yorgun dediği
takımında Sow ve Christian’ı dışarıda Salih’i ise Kadıköy’den de dışarıda bırakıp
Topal Meireles Stoch gibi oyuncularına forma vermişti. Maçtan önce attığım bir
twitte maç sonu kadronun konuşulmayacağı bir sonuç olmasını isterim demiştim
ama bu mümkün olmadı. İkinci yarı kimi oyundan aldıysa Hoca onlar bu akşamın
zayıf halkalarıydı çok net… Bu yüzden birçok kişi hocanın tercihini
sorgulamıştı…
Dakika 1 gol 1 başlasa da Fenerbahçe, aslında son dönemlerde
arttırdığı vites çok bariz şekilde gözüküyordu. Evet, ikinci yarıya göre ilk
yarı kötüydü ama yediği gole rağmen yine de coşkusunu ve arzusunu hiç
kaybetmedi. Önemli olan da tribünleri bu maçı çevireceğine de ikna etmeye
çalışmaları oldu oyuncuların. Bunların başında da gecenin kahramanı Emre
geliyor şüphesiz. Çok tesadüf bir transfer sürprizi olan Emre, Fenerbahçe’nin
saha içinde kaybetmek üzere olduğu ruhu geri döndürmeyi her maç başarıyor. Bu
gece neredeyse kaçıncı tekrarı yapacağız ama neredeyse hayatının maçını oynadı
desek abartmayız herhalde. Hem defansta hem ofansta koşuyor, koşturuyor, pas
dağıtıyor, mücadele ediyor ve tüm bunlar yetmiyor bizler Emre yoruldu bitti
derken o 90.dakikada topu alıp penaltı noktasını dikiyor ve soğukkanlılıkla ve Alexvari
bir vuruşla takımına zaferi getiriyor… Kimbilir kaç kişi Emre topun başına
geçtiğinde “çok yoruldu atmasın” demiştir. Kolay değil, helal olsun. Bu gece
Emre’nin oynadığı futbola şapka çıkartmak yetmez bir de önünde saygıyla eğilmek
lazım… Transfer etmeyi kim akıl ettiyse ona da saygılar selamlar…
Bu kadar eleştirdiğimiz Aykut Hoca ise takımı toparlayıp tribünleri
de tekrar birleştirmek üzere mesajlar veriyor. Takımı çok zor fikstürden
başarılı şekilde geçiriyor. Rotasyon yapmaya çalışsa da kulübedekiler ihanet
ediyor ama o inat etmeyip doğru zamanda doğru müdahalelerle maçları
alıyor. Takım geçen hafta yazdığım gibi
ritmini buluyor. Sow ile Webo’nun ayrılmaz bir ikili olduğu her maç gözüküyor.
Webo’nun da transferi Fenerbahçe tarihine “unutulmaz devre arası transferleri” olacak
şekilde geçecek galiba. Yine çok çalışkandı ve kritik bir gole imzasını attı.
Sow için söylenecek tek şey ise Allah nazardan saklasın. Gökhan ise yine
gecenin çift ciğerli kişisiydi. İstanbul metrobüsleri gibi gitti geldi durmadan
90 dakika sağ kanattan…
Maçın hakeminin bu maçı kaldırdığı söylenemez. 1.dakikada o
penaltıyı çalması ne kadar cesurca olsa da, keşke verdiği o kararın altında
ezilmeden ve tribünlerden etkilenmeden ve daha da önemlisi etkilenmediğini
ispatlamaya çalıştıkça daha da çığırından çıkarmadan bu maçı yönetebilseydi.
Yönetemedi. Yönetemeyince de Türkiye liglerinde kolay kolay görmediğimiz ve
göremeyeceğimiz bir penaltıyı üfleyiverdi. Canım Lugano’yu yıllarca al aşağı
ettiler bir tane hakem çal(a)madı böyle penaltı…
Son söz; eğer bir rakip kaleci kalesini bırakıp bizim kaleye
gol atmaya gidiyorsa bil ki ekinler yeşermiş, şampiyonluk da geliyor demektir. Bundan
sonrasını savcılar düşünsün…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Herkes'in fikri, yorumu değerlidir. Çekinmeyin görüşünüzü paylaşın. Küfretmenin ise ne yeri ne de zamanıdır :)