2 Temmuz 2011’de hak ettiği Şampiyonlar Ligi’ne 1 yıl aradan
sonra girip normalleşme sürecini başlatabilmek adına Moskova’da farklı bir
kadro ile çıktı sahaya Kocaman. Tartışılan Alex’i bu sefer kenara koymuştu ama
Santrafor Sow’u sola, sağ açık Kuyt’u forvet’e Christian’ı da Alex yapmak gibi rotasyonun da rotasyonuna gitmişti
bu sefer… Yobo ile Gökhan ise çok şükür kadrodaki yerini almıştı. Bu rotasyon
ilk yarıda hiçte alışık olmadığımız şekilde baskı yapan, koşan, mücadele eden
ve rakip sahada basan bir Fenerbahçe izlettirmişti bize. Cılız da olsa pozisyonda
bulmuştuk. Dolayısıyla ilk yarı açısından taktiği tutmuştu Hoca’nın.
Moskova süratli çıkabilen ve Fenerbahçe’nin daha fazla
dikine pas yapabilen bir şablonu var. Forvetlerinde ise içimizde uhde kalan Türk
Medyasının elbirliğiyle ve 3 Temmuz linçiyle kaçırttığı Emenike var. Bu süratli
takımın gol bulacağı maçtan önce de, maç sırasında da aşikârdı. Öyleyse en
azından ilk yarı sonucundan sonra ikinci yarının başında hocanın indirici
darbeyi vurmasını bekledik. Gönlümden geçen Moskova’yı iyi bilen ve o havayı Moskova
derbilerinde koklamış Caner’i sola Krasiç’i de sağ tarafa atıp Topuz’u merkeze
alarak Selçuk’un alanını kapatan ve üst üste bu dördüncü maçında da verimsiz
oynayan Topal’ın yerine oyuna müdahalesini bekledik... Olmadı. Tüm bunların
üstüne Hasan Ali’nin kötü kademesi Egemen’in ağırlığıyla Emenike çok güzel bir
gol buldu. Bu gol’ü para sayarken yakalandığını iddia eden, kemik yaşını falan sorgulayan Türk Spor Medyasına ithaf
edelim ki daha da anlamlı olsun… O Emenike oyuncu değişikliğinde Aykut Kocaman’ın
elini öpüp kenara gelirken umarım o medyaya da adamlık dersi vermiştir…
Gol’ün ardından da kenardan bir değişiklik gelmedi ama
Selçuk’un uzun ve görerek çıkardığı pas’da Sow müthiş bir gol pası verdi Kuyt’a.
Kuyt yılın transferi olmaya namzet görüntüsünü bu maçta da devam ettirerek
filelerle buluşturdu topu. Şüphesiz Fenerbahçe’nin
isyanı bu sene Kuyt’tur. Allah nazardan saklasın… Burada bir parantezde Selçuk
için açmak lazım. Yanındaki Topal’a ve önünde oynayan Christian’a bakınca
Selçuk’tan formayı almanın kolay olmadığını düşünüyorum. Selçuk bu özverisiyle
bu mücadelesiyle hata da yapacaktır ama kim gelirse gelsin formayı da her zaman
kapabilecek bir oyuncudur… Topal maalesef bu maçı da boşa harcadı. Christian
için söylediğim onu Emre ön plana çıkartıyormuş söylemimi tekrarlıyorum. Bu
formsuzluğuyla formayı nasıl her maçta kapıyor anlamıyorum… Hocayla arasında
nasıl bir bağ var anlamıyorum. Sonuçta hangi şablonla çıkarsa çıksın bu form
düzeyleriyle Topal, Selçuk, Christian olmuyor olmuyor olmuyor…
Defans bloğunda ise Yobo’nun o dörtlüye girmesi sigorta
görevi gördü ve yine hatasız oynadı.
Ancak Hasan Ali’nin bırakın Şampiyonlar Ligi’ni Türkiye Ligi için bile zayıf halka
olarak kaldığını söylemeden geçemeyeceğim. Sahi bir Özgür Çek vardı ne oldu? Carlos,
Santos, Ziegler’den sonra sol taraf gittikçe güç kaybediyor…
Yine de sonuç olarak Fenerbahçe, yeni sezonda ilk kez bu
kadar diri ve mücadeleci bir görüntü sundu. Bu alkışlanacak mücadele ve oyundan
düşmeyen tempo bize ikinci maç için umut verdi.
Ancak rakibin hızlı ve dikine oyunu Kadıköy’de de gol bulduracaktır.
Öyleyse burada mutlaka rakibi domine edebilecek ve hücumu düşünecek bir kadro
yapısıyla sahaya çıkmalıyız.
Son olarak bu kadro yapısının Şampiyonlar Ligi
düşünülerek oluşturulmadığına olan inancım da artmaya başladı… Takım haftaya
Şampiyonlar Ligine kalırsa transfer yapılacağına inanıyorum.
Fenerbahçe bu takımı eleyebilir. Haftaya maçı kazanabilecek
alan hücum hattı değil savunma hattı olacaktır. Rövanşta defansa ve taraftara
düşen iş ise çok olacaktır.
Kadıköy’de yine bir final bekliyor Fenerbahçe’yi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Herkes'in fikri, yorumu değerlidir. Çekinmeyin görüşünüzü paylaşın. Küfretmenin ise ne yeri ne de zamanıdır :)