21 Ağustos 2012

Kadıköy'de yine bir final bekliyor Fenerbahçe'yi




2 Temmuz 2011’de hak ettiği Şampiyonlar Ligi’ne 1 yıl aradan sonra girip normalleşme sürecini başlatabilmek adına Moskova’da farklı bir kadro ile çıktı sahaya Kocaman. Tartışılan Alex’i bu sefer kenara koymuştu ama Santrafor Sow’u sola, sağ açık Kuyt’u  forvet’e  Christian’ı da Alex  yapmak gibi rotasyonun da rotasyonuna gitmişti bu sefer… Yobo ile Gökhan ise çok şükür kadrodaki yerini almıştı. Bu rotasyon ilk yarıda hiçte alışık olmadığımız şekilde baskı yapan, koşan, mücadele eden ve rakip sahada basan bir Fenerbahçe izlettirmişti bize. Cılız da olsa pozisyonda bulmuştuk. Dolayısıyla ilk yarı açısından taktiği tutmuştu Hoca’nın.

Moskova süratli çıkabilen ve Fenerbahçe’nin daha fazla dikine pas yapabilen bir şablonu var. Forvetlerinde ise içimizde uhde kalan Türk Medyasının elbirliğiyle ve 3 Temmuz linçiyle kaçırttığı Emenike var. Bu süratli takımın gol bulacağı maçtan önce de, maç sırasında da aşikârdı. Öyleyse en azından ilk yarı sonucundan sonra ikinci yarının başında hocanın indirici darbeyi vurmasını bekledik. Gönlümden geçen Moskova’yı iyi bilen ve o havayı Moskova derbilerinde koklamış Caner’i sola Krasiç’i de sağ tarafa atıp Topuz’u merkeze alarak Selçuk’un alanını kapatan ve üst üste bu dördüncü maçında da verimsiz oynayan Topal’ın yerine oyuna müdahalesini bekledik... Olmadı. Tüm bunların üstüne Hasan Ali’nin kötü kademesi Egemen’in ağırlığıyla Emenike çok güzel bir gol buldu. Bu gol’ü para sayarken yakalandığını iddia eden, kemik yaşını  falan sorgulayan Türk Spor Medyasına ithaf edelim ki daha da anlamlı olsun… O Emenike oyuncu değişikliğinde Aykut Kocaman’ın elini öpüp kenara gelirken umarım o medyaya da adamlık dersi vermiştir…

Gol’ün ardından da kenardan bir değişiklik gelmedi ama Selçuk’un uzun ve görerek çıkardığı pas’da Sow müthiş bir gol pası verdi Kuyt’a. Kuyt yılın transferi olmaya namzet görüntüsünü bu maçta da devam ettirerek filelerle buluşturdu topu.  Şüphesiz Fenerbahçe’nin isyanı bu sene Kuyt’tur. Allah nazardan saklasın… Burada bir parantezde Selçuk için açmak lazım. Yanındaki Topal’a ve önünde oynayan Christian’a bakınca Selçuk’tan formayı almanın kolay olmadığını düşünüyorum. Selçuk bu özverisiyle bu mücadelesiyle hata da yapacaktır ama kim gelirse gelsin formayı da her zaman kapabilecek bir oyuncudur… Topal maalesef bu maçı da boşa harcadı. Christian için söylediğim onu Emre ön plana çıkartıyormuş söylemimi tekrarlıyorum. Bu formsuzluğuyla formayı nasıl her maçta kapıyor anlamıyorum… Hocayla arasında nasıl bir bağ var anlamıyorum. Sonuçta hangi şablonla çıkarsa çıksın bu form düzeyleriyle Topal, Selçuk, Christian olmuyor olmuyor olmuyor…



Defans bloğunda ise Yobo’nun o dörtlüye girmesi sigorta görevi gördü  ve yine hatasız oynadı. Ancak Hasan Ali’nin bırakın Şampiyonlar Ligi’ni Türkiye Ligi için bile zayıf halka olarak kaldığını söylemeden geçemeyeceğim. Sahi bir Özgür Çek vardı ne oldu? Carlos, Santos, Ziegler’den sonra sol taraf gittikçe güç kaybediyor…

Yine de sonuç olarak Fenerbahçe, yeni sezonda ilk kez bu kadar diri ve mücadeleci bir görüntü sundu. Bu alkışlanacak mücadele ve oyundan düşmeyen tempo bize ikinci maç için umut verdi.  Ancak rakibin hızlı ve dikine oyunu Kadıköy’de de gol bulduracaktır. Öyleyse burada mutlaka rakibi domine edebilecek ve hücumu düşünecek bir kadro yapısıyla sahaya çıkmalıyız. 

Son olarak bu kadro yapısının Şampiyonlar Ligi düşünülerek oluşturulmadığına olan inancım da artmaya başladı… Takım haftaya Şampiyonlar Ligine kalırsa transfer yapılacağına inanıyorum.  

Fenerbahçe bu takımı eleyebilir. Haftaya maçı kazanabilecek alan hücum hattı değil savunma hattı olacaktır. Rövanşta defansa ve taraftara düşen iş ise çok olacaktır. 
Kadıköy’de yine bir final bekliyor Fenerbahçe’yi…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Herkes'in fikri, yorumu değerlidir. Çekinmeyin görüşünüzü paylaşın. Küfretmenin ise ne yeri ne de zamanıdır :)