Kaç sene geçerse geçsin, hangi transferi yaparsanız yapın en
sonunda sezon başında Şampiyonlar Ligi gibi prestiji çok büyük arenaya yine
Genç Semih ! ile başlıyor ve 10 Milyon Avro’luk Sow’u ve alternatif forvetiniz
Bienvenu’yu de kenarda oturtuyorsanız birşeyler yanlış gidiyor demektir...
Aykut Kocaman’ın 11 tercihi, Semih dışında takıma yeni
katılan 4 oyuncu ile daha birleşince Fenerbahçe’nin oynadığı ön eleme maçı, bir
anda hazırlık maçı kıvamına geldi. Küçümsediğimiz rakip kendi sezonunda 4.resmi
maçını oynamaktaydı oysa. 90 dakika Fenerbahçe’den daha diri ve derli toplu
gözüktüler ve devamlı önde baskı yapıp, ne sıcak havadan ne de deplasmandan
etkilendiler...
Yukarıda dediğimiz gibi Hoca; yeni transferler ve Semih
sürpriziyle geçen senenin takımından % 50 daha farklı bir tertip sahaya
çıkarınca ve buna eskilerden Stoch, Christian ve Alex’in silik futbolu
eklenince yine koskoca bir 45 çöpe gitmiş oldu... İlk yarı gözümüze batan en
net tespit orta alanda devamlı Emre’yi aradığımız gerçeğiydi. Emre’nin ataklarında
topla buluşup oyunu yönlendirmesini ve rakip akınlarında da oyunu karşılamasını
çok aradık durduk. Umarım bu arayışımız tüm sezon boyu sürmez. Uzun yıllardır
Appiah gibi bir oyuncu bulamamanın yanında şimdi de Emre’yi kaybettik. Bu takımın çok acil Emre gibi oyunu
2 tarafta da oynayabilecek bir isme ihtiyacı var. Bu orta alanla değil
Şampiyonlar Ligi Sezon bile zor gider. Orta
saha o kadar boştu ki, Romen ekip çok rahat bir deplasman maçı çıkardı. 90 dakika
eksik oynadığımızı ve hatta deplasmanda olanın biz olduğumuzu düşündüm.
Christian’ın attığı şutlar geçen sene etkili oluyordu ama bu 90 dakika boyunca
ne Christian ne Stoch ne de diğerlerinden bir tane şut dahi çıkmadı. Topal’ı ise
sahada doğru düzgün hiç göremedik. Devamlı geriye kaçıp durdu.

İkinci yarı yapılan ufak bir dokunuş takımı hareketlendirmiş
gibi gözükse de sol tarafta da bu değişiklikler zaman geçmeden yapılabilirdi.
Evimizde oynadığımız maçta daha atak ve agresif oynamamız gerektiği gerçeğinden
hareketle belki Caner başta tercih edilmeli ve hatta Stoch’un yerine değil
Hasan Ali’nin yerine oyuna girmeliydi. Kayserispor’dan gelip 2 maç sonunda 50
bin seyirci karşısında Fenerbahçe formasını giymek çok kolay değil...
Kabul etmek gerekir ki, Temmuz ve Ağustos’ta maç oynamak çok zor ve riskli bir
iş. Bunun örneklerini önceki yıllarda çok yaşadık ama tüm bunlardan da ders
almak gerekiyordu. Dün akşama çok yazık oldu. Mayıs ayında jop darbeleri, göz
ve gaz yaşlarıyla bıraktığımız Saraçoğlu’na Başkanımızla birlikte dönüş
yaptığımız bir gecede coşkulu bir futbol ve galibiyet çıkarmak gerekiyordu. Bekir’in
attığı gol umuda tutunmak ve Kadıköy’ün büyüsü adına gecenin ışığı oldu.
Fenerbahçe’nin layık olduğu yer Şampiyonlar Ligi olmalıdır ama 3 Temmuz sürecinin 2.yılında Fenerbahçe Yönetimi futbol takımına
olan konsantrasyonunu arttırmalıdır. Yönetim yaşananların futbol takımının ve
taraftarın üstünden çekip almalı ve futbolcuların ve taraftarın sadece sahaya
odaklanmaları sağlanmalıdır. Aksi durumda sportif başarının grafiği aşağı doğru
bel vermesi kaçınılmazdır.
Son sözüm ise taraftara; kabul, her türlü süreçte omuz omuzayız
ama asli yeri tribünler olan taraftarın uzun zamandır futbolcuları ateşleyen
agresif etkili ve coşkulu tezahuratlarını rakibi boğan ve baskı altına alan
protestolarını özlediğimi hissediyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Herkes'in fikri, yorumu değerlidir. Çekinmeyin görüşünüzü paylaşın. Küfretmenin ise ne yeri ne de zamanıdır :)