Aykut Kocaman Şampiyonlar Ligi’ne kalıp, 3 Temmuz öncesine
dönmek istiyoruz demişti maçtan önce. Olmadı. Aslına bakılırsa 3 Temmuz
öncesine dönmenin S.Moskova engelini aşmak kadar kolay olamayacağını da anladık
son 1 haftada yaşananlardan sonra. 3 Temmuz’dan bu yana istikrarlı bir
politikası olmayan ve hatta kendisi de ortalıkta olmayan Yönetim’in 2 ön eleme
oynanacak Şampiyonlar Ligi gibi bir arenaya yönelik stratejiyi kurgulamadıkları
belli oldu. Yoksa bu kadar orta alanı boş bırakılmış bir takımı bize seyrettirmezler,
Emre Belözoğlu’nun da yeri doldurulabilirdi.
Fenerbahçe’den giden transferlerin yerinin bir türlü doldurulamaması
yönetsel zafiyet olduğu gibi, nihayetinde böyle bir maçtan önce Aykut Kocaman
Alex sorununu da gündemden uzak tutmak veya çözebilmekte yönetimin işi
olmalıydı…
Kongrede yönetimin ağır topları gittiğinden beri yeni yönetimin de esamisi
okunmuyor. Başkanın da doğal olarak henüz eskisi gibi olamadığını Antep maçında
mikrofonu eline alıp, saha kenarından kadın ve çocukları susturma garabetinden
anlamış olduk.
Görüldüğü gibi bu eksiklikler giderilmeden Moskova maçını
kazansan da 3 Temmuz öncesine dönmek Kocaman’ın söylediği kadar kolay
olmayacaktı zaten... Takımın ve Camianın henüz bu aşamaya gelmediği çok açık.
Maça baktığımızda ise, Antep maçının kadrosunu bulduk
sahada. Antep maçındaki gibi Krasiç Kuyt Sow üçlüsüyle enerjik ve etkin bir
Fenerbahçe izlemeye başlayacağımızı umarken Avrupa maçları talihsizliğimiz baş
gösterdi ve 5.dakikada maça 1-0 geride başladık. Ardından Krasiç’in sakatlığı
erken oyuncu değişikliğini getiriverdi. Oyuncu değişikliği derken, sonradan
oyuna giren 3 oyuncunun da yabancı menşeli olması; transfer ettiğin yabancılarını
efektif kullanamama adına yine yönetsel bir sorun olarak karşımıza çıktı.
Fenerbahçe bu sezon oynadığı diğer maçlarda olduğu gibi yine
ilk 45’i çöpe attı. Hem de böylesi hayati bir maçta. Orta alanda koca bir
boşluk ve o alanda topu kimsenin tutamayıp 35-40 metreden pas ya da şişirme
yaptığını izlediğimiz bir 45 oldu. Yobo da bugün kötü günündeydi ve Egemen’le
birlikte hiçbir şekilde topu ön tarafa taşıyamadılar. Orta alanda kimse onlardan
pas almayınca, almaya gelmeyince en kısa pasları yaklaşık 30 metreden
başlıyordu. Koca ilk yarıyı hücumsuz ve şutsuz bitirerek berbat bir görüntü
sunduk. Ne oynadığımız bile belli değildi. Yazık oldu.
İkinci yarı özellikle orta alanda Mehmet Topal’ın geldiğinden
bu yana en etkili oyununu ortaya koyması ve Alex’in de oyuna girip o bölgede
top tutmaya başlamasıyla yavaş yavaş hücum bindirmelerimiz geldi. Alex’in
varlığı tribündeki bizler kadar saha içindeki oyuncularında “sıkışınca Alex’e
ver” şeklinde algılanacak bir rahatlamaları yaşadıkları belli oluyordu. Alex Fenerbahçe’deyse
kimse Alex’in görevini Alex’den daha iyi yapamaz. Bu net olarak ortaya çıktı bir
kez daha.
İkinci yarı tüm oyuncuların maçı çevirmek için olan gayreti
kesinlikle takdir edilmesi gereken durumdu. Mehmet Topal ise bir harikaydı.
Vurduğu şut direk yerine filelere gitmiş olsaydı gecenin adamı olacaktı. Topal’ın
bu akşam ki oyunu yakın gelecekte birçok kişiyi pozitif anlamda mahcup edecek
diye düşündüm. İleride Sow’un da çok
çalıştığını fakat son dakikada kendisine yakışmayan bir vuruş yaptığını da ekleyelim.
Kuyt ise önceki altı maçına göre daha bir tutuktu. Bunda ise devamlı değişen
pozisyonunun da etkisi var mı bilemiyorum. Sol tarafta Hasan Ali bu gece çok
özveriliydi ama kesinlikle çok daha fazla güçlenmesi gerek. Kademe konularında
biraz daha performansını arttırması gerekiyor.
Yine de, ikinci 45’te tonlarca girilen pozisyonda Moskova
kalecisini geçebilseydik bu gece çok daha başka şeyleri konuşuyor olacaktık.
Aykut Hoca hâlâ arayış içerisinde ve takımın oturması zaman alacak bu belli, fakat
işi zor. Taraftar ise sabırsız. Doğaldır, taraftar çünkü onun adı. Bugün’ü
yaşar. Yarını kurmak veya planlamak onun işi değildir. Bu yüzden ormana
bakmaktan ziyade önündeki ağaçta gördükleriyle ilgilenir…
Maç sonunda birçok taraftar hâlâ Alex mevzusunu
konuşmaktaydı ve Aykut Kocaman’a hınç doluydu.
Son sözüm ise Selçuk konusunda; yakışmadı taraftarın onu yuhalaması.
Böyle önemli bir maçta çubuklu’nun kaptanı olarak çıkmış ve yaklaşık 10 yıldır
bu takımda özveriyle oynayan birini ıslıklamak en hafif tabirle ayıptır. Selçuk’un
oyun anlayışını, riskli oyununu beğenmezsiniz ama unutulmamalıdır ki, 10 yıldır
hocaları onu oynatmakta. Onun özverisine laf edemezsiniz. Formayı giymek onun
suçu değil. 10 yıldır halen Selçuk’la Şampiyonlar Ligi’ne çıkıyorsanız işte bunu
tartışabilirsiniz. Başta da söylediğim gibi siz ciddi bir Avrupa Kupası
yatırımı yapıyor olsanız Selçuk’un yerine de oynayabilecek bir adam
koyabilmelisiniz kadronuza. Zavallı Selçuk en riskli bölgeye konuluyor ve ondan
sorumluluk alması bekleniyor. Sorumluluğu da riski de alan o. Ama en sonunda
günah keçisi de olan o.
Bir Şampiyonlar Ligi daha başlamadan sona erdi. Umarım bu
bitiş Avrupa’da yeni zaferlerin başlangıcı olur…
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun. Atatürk ve
Silah arkadaşlarına ve bu Vatan için ölmeyi göze alan Mehmet’lere minnet
borçluyuz. Onlar olmasaydı bugün peşinden koştuğumuz Fenerbahçe’miz de,
Beşiktaş’ta, Galatasaray’da olmayacaktı…
http://twitter.com/ahmetceliksungu